Abbasi döneminde Şam’dan Bağdat’a geçen hilafet merkezi, sanat ve kültür açısından büyük değişikliklere öncü olmuştur. İslam sanatının gelişmesinde yerleşim alanlarında diğer uygarlıklarla etkileşim önemli yere sahiptir. Şam’da İslam sanatına Geç Hellenistik- Bizans sanatının etki ettiği görülürken, Bağdat’a geçildiğinde Sasani sanatının etkileri görülmeye başlanmıştır. Uzak Doğu sanatının da Türkler sayesinde İslam sanatına etki etmesiyle birlikte Abbasi sanatının karakteristik özelliklerinin oturmaya başladığı, mimari planlarının ve süsleme unsurlarının şekil bulduğu, yeni tekniklerin ve malzemelerin kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Abbasi devri sanatı, pek çok uygarlığın kültür ve sanat anlayışını özümleyerek kendi sanat anlayışını oluşturmuştur. Başkent yeni üslup ve fikirler için çok önemli bir konum haline gelmiştir ve merkezde yaratılan emperyal üslup zamanla diğer eyaletlere de yayılmaya başlamıştır. Abbasi sanatçıları taş, oyma ahşap, alçı sıva ve boyayla sıvanmış tuğla yapılar inşa etmenin yanı sıra cam işi, çömlekçilik, dokumacılık ve metal işleme gibi sanatlarda da kendilerini göstermişlerdir.
Abbasi dönemi yapılarından çoğu günümüze ulaşamadığı için yapılar hakkındaki bilgiler genellikle edebi metinlerden elde edilmektedir. Fakat ayakta kalmayı başaran yapılar sayesinde Abbasi mimarisi hakkında fikir sahibi olmak mümkündür. Bu yapılardan Uhaydir Sarayı, Bağdat’ın 120 kilometre güneybatısında yer almaktadır.8. Yüzyıla tarihlenen Uhaydir Sarayı, muhtemelen Halife Mansur’un amcası ya da yeğeni tarafından inşa edilmiş, moloz ve tuğla örtülü, üç katlı, etrafı masif surla çevrili bir saraydır. Uhaydir Sarayı erken Abbasi döneminden günümüze en iyi ulaşmış saraydır. Sarayın dış kısmı surlarla korunmaktadır. Surlar yoğun harçlı kireçtaşından inşa edilmişlerdir. Köşelerde yuvarlak kuleler, kenarlarında yarım daire biçimli kuleler ve eksen kapılarda çeyrek daire şeklinde kuleler yer almaktadır.Surların yüksekliği aşağı yukarı 19 metredir. Büyük surun içinde ve kuzey yüzüne bitişik olan esas bina bulunmaktadır. Saray tuğladan inşa edilmiştir. Sarayın ve surun kuzey kapıları bitişiktir. Asıl saray nişler ile süslenmiş merasim avlusu, kabul töreninin yapıldığı eyvan ve onun arkasında yer alan kare planlı özel kabul törenlerine mahsus salondan oluşmaktadır. Yapının yanlarında tonozlu odalar yer almaktadır. Salonları ve büyük merasim avlusunu birleştiren tonozlu uzun bir koridor yer almaktadır. Bu orta kısmın batı ve doğusunda kendi avlusu ve odaları bulunan dört beyt yer almaktadır. Bu beytlerin her birinde eyvanlı alan ve yanlarında tonozlu odalar bulunmaktadır.Sarayın güneydoğusunda ayrı bir yapı olarak pişmiş tuğladan inşa edilmiş bir hamam kompleksi yer almaktadır.
Uhaydir Sarayı yarım daire ve atnalı kemerlerin yanı sıra sivri kemerlerin kullanılması ve yapıya çok sayıda eyvanın girmesi ile farklılık göstermiştir. Yapıda özellikle tonozlu kısımların ve üst katların sağlam oluşu sanat tarihi açısında çok önemlidir. Dikdörtgen alanları örtmek için çapraz tonoz kullanımı görülmektedir. Uhaydir’e özgü olan yuvarlak kolonlar üstünde duran önü açık galeri, giriş eyvanının yukarısında yer alan odaların doğu kesimini oluşturmaktadır.Uzunluğu 15 metre ve genişliği 7 metre olan giriş eyvanı, sarayın en geniş alanını oluşturmaktadır.
Kaynakça:
HATTSTEIN, Markus- Peter DELIUS, İslam Sanatı ve Mimarisi, (Literatür Yayınları), İstanbul 2007
SAĞ, Mustafa Kaan, “Antik Dönem Su Kenarı Sarayları”, (İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,2011), s.28-29
YETKİN, Suut Kemal, “İslam Mimarisi”, (Ankara Üniversitesi Basımevi), Ankara 1965
YETKİN, Şerare, “Abbasiler (2. Bölüm: Sanat)”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, 1988), 1/49-50