Tevrat’ın başlangıç bölümünde altı günde gerçekleşmiş olan yaratılış öyküsünü görürüz. Yaratılış aşamalarının altıncı gününde yer alan hayvanların ve ilk insanların (Adem ve Havva) yaratılışı hikayesi ile başlar her şey. Bu öyküleri Michelangelo’nun Sistine Şapeli’nde yer alan muhteşem freskleri ile ele alacağız.
“Rab Tanrı Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu” (Tekvin 2:7).
Michelangelo, Adem’in Yaratılışı sahnesinde Tanrı ve Adem’in ellerinin birbirine dokunmak üzere olduğu anı sahnelemiştir. Tanrı figürü sakallı, yaşlı bir adam görünümünde ve arkasında melekler ona eşlik etmektedir. Tanrı’nın vereceği yaşam soluğunu bekleyen Adem, cansız bir görünüme sahiptir.
Tanrı figürünün dinamik görünümüne karşı Adem’in durağan görünümü karşıtlık yaratsa bile resimde büyük bir estetik oluşturmuştur.
Adem’in yaratılışından sonra Tanrı, Adem’e derin bir uyku verir ve Havva’yı, uyumakta olan Adem’in kaburga kemiğinden yaratır.
“Rab Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, Rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapladı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi: Adem: ‘İşte bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir’, dedi, Ona ‘kadın’ denilecek, Çünkü o adamdan alındı.” (Tekvin 2: 21-23).
Michelangelo’nun Sistine Şapeli’nde yer alan Havva’nın Yaratılışı sahnesinde Havva, Adem’in kaburga kemiğinden çıkmıştır ve Tanrı’ya tapınır halde görülmektedir.
İlk Günah, Havva ve Adem’in hikayesinde en çok bildiğimiz, en çok işlenen konudur. Sahnenin pek çok farklı şekilde işlendiği görülse de genellikle Havva yasak elmayı alırken, Adem’e doğru uzatırken veya elmayı ısırırken resmedilir. Tabi günahın sebebi kadın olarak görülür her zaman. Adem masumdur, Havva kandırır onu. Yüzyıllar geçse bile dünyada değişmeyen şeylerden biridir herhalde bu durum. Erkek günahkar değildir. Kadın aklını çeler erkeğin.
Michelangelo’nun Sistine Şapeli’nde sahnelediği İlk Günah freskosunda Adem ve Havva henüz çıplaklıklarının farkında değillerdir. Havva elini ağaçtaki kadın başlı yılana uzatmış ve ondan yasak meyveyi almak üzeredir. Resimlerde yer verilen yılan figürünün kadın başlı olması bazı hikayelerde konu edinilen Adem’in ilk eşi olan Lilith ile bağdaştırılmaktadır. Mitolojik hikayelerde erkeğin aklını çelen evrene belayı getiren figür de kadınken (Pandora), kutsal kitaplarda yer alan hikayelerde de evrene belayı getiren kadın figürü olarak gösterilmiştir. Belki de kadınların toplumlar tarafından bu kadar “kötü” görülmesi ilk insandan itibaren insanların genlerine aktarılmış korkunç bir bilgidir.
“Rab Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, ‘Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?’ diye sordu. Kadın, ‘Bahçedeki ağaçların meyvelerini yiyebiliriz’ diye yanıtladı. ‘Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.’. Yılan, ‘Kesinlikle ölmezsiniz’ dedi, ‘Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.’ Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.” (Tekvin 3:1-7).
Freskonun yan kısmında devam eden sahnede Adem ve Havva’nın utanç içinde cennetten kovuldukları görülmektedir. Özellikle Havva figürü yaşlı ve çirkin bir kadın görünümüne sahiptir. Adem’in yüzündeki üzüntü başarılı bir şekilde gösterilmiştir.
“Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen Rab Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. Rab Tanrı Adem’e, ‘Neredesin?’ diye seslendi. Adem, ‘Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim’ dedi. Rab Tanrı, ‘ Çıplak olduğunu sana kim söyledi?’ diye sordu, ‘Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?’, Adem, ‘Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim’ diye yanıtladı. Rab Tanrı kadına, ‘Nedir bu yaptığın?’ diye sordu. Kadın, ‘Yılan beni aldattı, o yüzden yedim’ diye karşılık verdi. Bunun üzerine Rab Tanrı yılana,‘Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın’ dedi, ‘Karnının üzerinde sürünecek yaşamın boyunca toprak yiyeceksin. Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.’ Rab Tanrı kadına,‘Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim’, dedi. ‘Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek.’ Rab Tanrı Adem’e,‘Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi’ dedi. ‘Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın. Toprak sana diken ve çalı verecek, yaban otu yiyeceksin. Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin.’” (Tekvin 3: 8-19)
Havva’nın ilk yaratılışında benim kemiğimden benim etimden diyerek övünen, kadını sahiplenen erkeğin, kadın ile birlikte yaptığı bu yanlış için kadını suçlaması, Tanrı’ya kadını kötülemesi çok tanıdık bir hikaye. Evlendikleri kadını “sahiplenen” erkeklerin en küçük hatada kadına zarar verdikleri, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladıkları dünyada bir şeylerin değişmesi çok zor olacak gibi duruyor.