Vanitas, Latince’ de ‘boş’, ‘beyhude’, ‘değersiz’ anlamına gelir ve bu tür resimlerin temelinde yatan felsefi düşünceyi ifade eder. Bu resimler, güzelliği, maddi refahı ve hayatın kısalığını sembolize ederler. Yaşamın geçiciliği, dünyevi zevklerin boşluğu ve ölümün kaçınılmazlığı gibi kavramlar sembolik olarak karşımıza çıkar. Bu tür resimler, görsel bir metafor aracılığıyla izleyiciye yaşamın anlamını sorgulama ve manevi bir içsel düşünce yolculuğuna çıkarma amacını güder.
Sanat tarihi Ortaçağ’dan itibaren içinde ölümü barındıran birçok imgeye tanıklık etmiştir. İmge olarak seçilen ölüm kavramında, olayın trajik sonucundan daha fazla, ölümden sonra geçirilen aşamalara yer verilmiştir.
Dünyevi hayatın anlamsızlığı, gelip geçici olmasını sergileyen nesnelerin birlikteliği olan alegorik natürmort ya da Vanitas, yaygın olarak 16. ve 17. yüzyıllarda karşımıza çıkmaktadır. Bu stildeki resimler özellikle 17. yüzyılda Hollanda ve İspanya’da popüler olan natürmort resimlerdir. Vanitas, geç Rönesans döneminde sıkça portrelerin ters taraflarına resmedilen, genellikle iskeletler ve diğer ölüm sembollerinden oluşan basit resimlerden evrim geçirmiştir.
İncil’deki Vaiz kitabında yer alan (1:2) ‘Her şey boş, bomboş, bomboş! diyor Vaiz’ bizlere Hollanda’daki refahın bir tepkisi olarak başlayan Vanitas hareketini özlü bir şekilde tanımlar. Vanitas sanatçıları, bu dünyanın şeylerinin -zevkler, para, güç, güzellik- kalıcı özellikler olmadığını, aksine yaşamın ve dünyanın doğasının kaçınılmaz, sınırlı ve geçici olduğunu anlatmaya çalışmışlardır. Vanitas terimi, ölümü hatırla anlamına gelen ‘Memento Mori‘ natürmortları ile yakından ilişkilidir.
Birkaç Vanitas resmi figürleri içerse de, çoğunluğunda saf natürmort vardır ve belirli standart ögeleri içerir; sanat ve bilim sembolleri (kitaplar, haritalar, müzik aletleri); zenginlik ve güç sembolleri (cüzdanlar, mücevherler ve altın nesneler); dünyevi zevkler sembolleri (kadehler, pipo ve oyun kartları); ölüm ve geçiciliğin sembolleri (iskeletler, saatler, yanmakta olan mumlar, sabun köpükleri ve çiçekler); bazen de diriliş ve sonsuz yaşam sembolleri (genellikle mısır başakları, sarmaşık veya defne dalı).
En eski Vanitas resimleri, genellikle kitaplar ve bir kafatası içeren zarafet ve hassasiyetle uygulanan sade, biraz monokromatik kompozisyonlardı ve büyük güç taşıyorlardı. Yüzyıl ilerledikçe, diğer ögeler dahil edilidi, atmosfer hafifledi ve renk paleti genişledi. Nesneler sıkça ve düzensiz bir şekilde bir araya getirilir, bunlar temsil ettikleri başarıların sonunda devrilmesini ima ederler. İlginç bir şekilde, daha sonraki Vanitas tabloları genellikle çeşitli dokuların ve yüzeylerin titiz bir ustalıkla resmedilmesi için bir bahane haline geldi. Ancak türün sanatsal kalitesi hiçbir şekilde azalmadı.
Still Life with Violin and Glass Ball
Pieter Claesz’in ele aldığı ‘Still Life with Violin and Glass Ball’ resmini inceleyelim. 17. yüzyılda yaşamış Hollandalı bir natürmort ressamı olan Claesz, kahvaltı düzenlemelerinden başlayarak çeşitli dokulara ve boyutsal ışıklara sahip çekici nesnelere odaklanan bir sanatçıydı ve bunları monoktromatik bir renk paletiyle uygularken gösterirdi. Bu tabloda izleyici bir keman, bir cep saati, devrilmiş boş bir bardak, bir cam top ve ürkütücü bir insan kafatası gibi bir dizi nesne görür. Hiç kuşkusuz Claesz, bu nesneleri düzenlemesinde güzel bir iş çıkarmıştır. Bu nesneleri tek tek analiz ederek eserin amacını anlayabiliriz.
İlk olarak dikkatimizi tablonun ortasındaki kemana çekeriz. Büyük ihtimalle bu, Claesz’in sanatında müziğe olan sevgisini dahil etme şeklidir çünkü kendisi de bir müzisyendi. Diğer tablolarında da müzik aletlerini dahil ettiği gibi, başka bir ortak nesne daha görüyoruz insan kafatası.
Claesz bize sürekli olarak ölümlü olduğumuzu hatırlatıyor. Aslında bizlere çürüyüp gideceğimizi değil, odak noktamızı değiştirmemiz gerektiğini söylüyor. Bu fikri kemanın yanında yer alan cam topun yansımasında kendisini göstererek pekiştiriyor. Sadece kendi görüntüsünü yansıtarak, mevcut durumda kendisine bakmaya zorlanıyor ve izleyici olarak aynı şeyi yapmamızı sağlıyor.
Claesz, ölümlülüğümüzü mutlu bir şekilde kabul etmenin ne kadar önemli olduğunu bize başarıyla tanıtmıştır. Resmi, ölümle olan ilişkimiz hakkında görüşümüzü tamamen tersine çevirir. Bunu yaparak, farklı geçmişlere sahip birçok izleyici, yaşam ve ölümün ortaklığını kendi gözleriyle görebilir.
Devrilmiş bardak, son damlasına kadar boşaltılmış gibi dünyevi zevklerin kısa ömürlülüğünü simgeliyor. Cep saati ise bize karşı dönük ve arkası açık, sanki birisi zamanın gizemli doğasını anlamaya çalışmış gibi. Keman, yayı tellerin üzerine eğilmiş bir şekilde, köşegen olarak arka plana doğru yönlendirilmiş. Bu enstrüman muhtemelen resim ve müzik sanatları arasındaki karşılaştırmayı ve rekabeti de simgeliyor. Kitap, tüy kalem ve tutucusu, yazı, edebiyat ve Vanitas’ın logosantrik karakterine atıfta bulunuyor.
Cam top, büyüleyici ve sıra dışı bir motif olarak karşımıza çıkıyor. Küresel yüzeyinde sanatçının atölyesinde bir oto portresi yansıtılıyor. Görüntüde bulunduğu için sanatçının tabloya imza koymasına gerek yok, bu da tabloyu gerçek bir oto biyografik belgeye dönüştürür ‘pictor in tabula’ -ressam tabloda. Yansıyan cam topunun yansıtıcı kırılganlığında, aynı zamanda insan hayatının ölümcül kırılganlığını temsil eden natürmort resmindeki geleneksel bir sembol olan sabun köpüğünü de anımsatıyor- insan, bir sabun köpüğü gibidir.
VANİTAS RESİMLERİNDEKİ SEMBOLLER
İNSAN KAFATASI: Ölümün simgesi olarak kullanılır ve yaşamın geçiciliğini hatırlatır.
ÇİÇEKLER: Solgun veya açmamış çiçekler, gençliğin ve güzelliğin kısa ömürlülüğünü simgeler.
SAAT VE KUM SAATİ: Zamanın hızla geçtiğini ve ölüme doğru ilerlediğini anlatır.
KİTAPLAR VE MÜZİK ALETLERİ: Bilgi, sanat ve eğlencenin dünyevi zevkler olduğunu ve ölüm karşısında anlamsız kaldığını gösterir.
TERS DÖNMÜŞ KUPA: Bu, dünyevi zevklerin boşa çıkmasını simgeler.
AYNALAR: Güzelliğin geçiciliğine ve yansımasının anlamsızlığına vurgu yapar.
Günümüze geldiğimizde ‘For the Love of God’ isimli kafatası heykeli 2007 yılında Damien Hirst tarafından yapılmıştır. 18. yüzyıla ait bir insan kafatasının platin dökümünden oluşur ve 8.601 tane kusursuz elmas ile kaplıdır. Bu sanat eseri, izleyicinin ölümlülüğünü hatırlayan bir Memento Mori veya uyarıcıdır.
Sanat tarihçisi Rudi Fuchs, eseri ‘Bu dünyadan, neredeyse göksel’ olarak tanımlamıştır. O, bozulmaya karşı zafer ilan ediyor. Aynı zamanda ölümü son derece acımasız bir şey olarak temsil ediyor. Vanitas sahnesinin gözyaşlarına boğulmuş hüznüne kıyasla, elmas kafatası adeta bir zafer ifadesidir.
Heykelde kullanılan elmaslar, zaferi ve lüksü temsil etmektedir. Platin kafatası, ölümün ve insanın kaçınılmaz sonunun yanı sıra zenginlik ve ihtişamın da sembolüdür. Bu heykel, bozulmaya karşı bir zafer ilan ederken, aynı zamanda acımasızlığını da temsil etmektedir.
“For the Love of God” heykeli, çağdaş sanatın tartışmalı ve etkileyici bir örneği olarak kabul edilmektedir. Bu eser, insanların dünya üzerindeki varoluşlarını ve zamanın hızla geçtiğini hatırlatmaktadır. Damien Hirst’in yaratıcı ve sıradışı tarzının bir göstergesi olarak, bu heykel hem hayranlık uyandırıcı hem de düşündürücü bir parçadır.
KAYNAKLAR:
https://www.tate.org.uk/art/artists/damien-hirst-2308/damien-hirst-love-god
https://www.tate.org.uk/art/art-terms/v/vanitas
https://barnettebusiness.medium.com/moments-in-time-8fb2e8fdec58
https://www.wga.hu/index1.html
“Tablolardaki ölüm nesneleri: Vanitas Natürmort Geleneği”, Burcu GÜNAY KAYGUSUZ.